Sabih Güzel
Köşe Yazarı
Sabih Güzel
 

MİLLİYETÇİLİK YAŞADIĞIN YERİ SEVMEKLE BAŞLAR

Çok iyi hatırlıyorum ilkokul çağlarında bayrağımızı nerede görürsek selam durur, istiklal marşımızı duyduğumuzda hiç kıpırdamaz, içimizden ya da sadece dudaklarımız hareket edecek şekilde eşlik ederdik. Üniformalı bir asker gördüğümüz de ona gıptayla bakar, gencimiz yaşlımız ona saygı gösterirdi. Bayrak vatan, istiklal marşı cumhuriyet, askeri üniforma ise; Atatürk'tü. Benim kuşağım hala bu duyguları yaşıyor ama maalesef bizden sonra gelen nesillere bu düşünceleri anlatamadık, aktaramadık. Elbette bunda değişen dünyanın da etkisi çok fazla. Gelişen teknolojiyle birlikte kültürler birbirine karıştı, yerel kültürler deformasyona uğradı, yabancı kültürler önce yazılı ve resimli medya sonra televizyon ve filmler şimdi de internet sayesinde yeni nesilleri etkiledi. Yabancı kültürden etkilenme sonucunda giyimimiz, konuşmamız, davranışlarımız ve alışkanlıklarımız da değişti. Milliyetçiliğe kelime anlamı olarak "vatanseverlik, vatanperverlik" diyebiliriz. Okullarda öğretilen Atatürk milliyetçiliği kavramı da aynı anlamı taşımaktadır. Kelime anlamından da anlaşıldığı gibi eğer kendimizi "Milliyetçi" olarak tanımlıyorsak önce vatanımızı seveceğiz. Vatanı sevmek aynı zamanda yaşadığımız toprağı sevmektir. Yani önce evimizi seveceğiz, mahallemizi seveceğiz, ilçemizi ilimizi seveceğiz ki ülkemizi sevebilelim. Yaşadığı yeri sevmeden, ona sahip çıkmadan yapılan milliyetçilik bence insanın kendisini kandırmasından başka bir şey değildir. Söke güzel yurdumuzun batısında bir ilçe ve bizler burada yaşıyoruz. Söke'de ki okullarda okuduk, parklarında eğlendik, yollarında gezdik. Bir çok dostumuz arkadaşımız oldu. Onlarla acı tatlı bir çok anı yaşadık. Söke çarşısında ki dükkanlardan alış veriş yaptık, lokantalarında yemek yedik, ihtiyaçlarımızı bakkallardan giderdik. Ya şimdi... Söke çarşısına sadece bankalarda işimiz varsa çıkıyoruz. Uzun çarşı olarak bildiğimiz istasyon caddesinde ki dükkanlarda neler satıldığını bilmeyenlerimiz var. İhtiyaçlarımızı AVM' lerden karşılıyoruz. Yemek yemiyor, telefonla sipariş veriyoruz. Bakkalları unuttuk zincir marketlerden alış veriş yapıyoruz. Akşam olduğunda herkes eğlenmek için Kuşadası'na gidiyor. Biz bunları yaptıkça Söke de kazanılan para maalesef dışarıya gidiyor. İlçe belediye yönetimleri genel bütçeden o ilin ödediği vergi oranında katkı alır. Yani Söke belediyesinin Sökelilere hizmet için genel bütçeden alacağı paraya aslında yaptığımız harcamalarla biz karar veriyoruz. Söke'de ki kurumlar, işletmeler, ne kadar çok vergi verirse belediyenin alacağı pay o kadar artar ve Sökelilere daha iyi hizmet verebilir. AVM' lerden, zincir marketlerden ya da bol reklamlı yemek şirketlerinin vergi kayıtları Söke olmadığı için buralardan yaptığımız alış verişler de bizim yaptığımız harcamalar da, ödediğimiz vergiler de maalesef Sökelilerin kaybı olur. Söke çarşısında dükkanı olan kişiler birilerimizin abisi, ablası, kardeşi, dostu, akrabası. Aldığımız üründe sorun yaşarsak muhatabımız belli ve üstelik pazarlık da yapabiliyoruz. Bu dükkanlara girmeden sattıkları ürünün ne kadar kaliteli olduğunu bilemeyiz. Söke'de ki lokanta esnafını biliyoruz, tanıyoruz. Mutfağını gezebilir, temizliğine verdiği önemi gözümüzle görebiliriz. Özellikle mahalle bakkallarımıza sahip çıkmamız gerekiyor ki bu işletmeler alt gelir guruplarının kurtarıcısıdır. Zincir marketlerde nakit ya da kredi kartı zorunludur ama mahallenizde ki bakkala " yanımda yok yarın vereyim" diyebilirsiniz. Burada STK ve kurumlara da dikkat çekmek istiyorum. Yemekli iş toplantılarınızı, kutlamalarınızı, toplu kahvaltı veya akşam yemeklerinizi yapabileceğiniz Söke de çok güzel yerler var. Bunları Kuşadası'nda yapmanıza gerek yok. Sevgili aileler bazen siz de dışarıda yemek yemek isteyebilirsiniz. Söke de gidebileceğiniz böyle onlarca yer var. Zincir lokantalara, zincir köftecilere gitmenize gerek yok. Bulamadıklarınızı çekinmeden esnaf arkadaşlarımıza söyleyin. Bir sonraki gidişinizde eksiğin giderildiğiniz göreceksiniz. Şimdi gelelim konunun en önemli bölümü olan ekonomi kısmına. İnanın o gittiğiniz yerler ile Söke'de ki dükkanlar arasında ücret farkı yok. Hatta Sökeli esnaflarımızın ürünlerinin daha ekonomik ve kaliteli olduğunu söyleyebilirim. Unutmayalım. Söke çarşısını canlı tuttuğumuz sürece hem biz kazanırız hem de Söke esnafı kazanır. Bayrağımızı, istiklal marşımızı ve ülkemizi sevelim. Sevmeye de önce Söke'den başlayalım. Sökeliyiz, Söke de yaşıyoruz, Söke de yaşayacağız. Başka Söke yok. (Bir sonraki buluşmalarımızda bu konuya ve Söke ile ilgili konulara değineceğiz.) Hoşça kalın, Güzelce kalın.. SABİH GÜZEL
Ekleme Tarihi: 12 Ekim 2022 - Çarşamba

MİLLİYETÇİLİK YAŞADIĞIN YERİ SEVMEKLE BAŞLAR

Çok iyi hatırlıyorum ilkokul çağlarında bayrağımızı nerede görürsek selam durur, istiklal marşımızı duyduğumuzda hiç kıpırdamaz, içimizden ya da sadece dudaklarımız hareket edecek şekilde eşlik ederdik. Üniformalı bir asker gördüğümüz de ona gıptayla bakar, gencimiz yaşlımız ona saygı gösterirdi. Bayrak vatan, istiklal marşı cumhuriyet, askeri üniforma ise; Atatürk'tü. Benim kuşağım hala bu duyguları yaşıyor ama maalesef bizden sonra gelen nesillere bu düşünceleri anlatamadık, aktaramadık. Elbette bunda değişen dünyanın da etkisi çok fazla. Gelişen teknolojiyle birlikte kültürler birbirine karıştı, yerel kültürler deformasyona uğradı, yabancı kültürler önce yazılı ve resimli medya sonra televizyon ve filmler şimdi de internet sayesinde yeni nesilleri etkiledi. Yabancı kültürden etkilenme sonucunda giyimimiz, konuşmamız, davranışlarımız ve alışkanlıklarımız da değişti.

Milliyetçiliğe kelime anlamı olarak "vatanseverlik, vatanperverlik" diyebiliriz. Okullarda öğretilen Atatürk milliyetçiliği kavramı da aynı anlamı taşımaktadır. Kelime anlamından da anlaşıldığı gibi eğer kendimizi "Milliyetçi" olarak tanımlıyorsak önce vatanımızı seveceğiz. Vatanı sevmek aynı zamanda yaşadığımız toprağı sevmektir. Yani önce evimizi seveceğiz, mahallemizi seveceğiz, ilçemizi ilimizi seveceğiz ki ülkemizi sevebilelim. Yaşadığı yeri sevmeden, ona sahip çıkmadan yapılan milliyetçilik bence insanın kendisini kandırmasından başka bir şey değildir.

Söke güzel yurdumuzun batısında bir ilçe ve bizler burada yaşıyoruz. Söke'de ki okullarda okuduk, parklarında eğlendik, yollarında gezdik. Bir çok dostumuz arkadaşımız oldu. Onlarla acı tatlı bir çok anı yaşadık. Söke çarşısında ki dükkanlardan alış veriş yaptık, lokantalarında yemek yedik, ihtiyaçlarımızı bakkallardan giderdik.

Ya şimdi...

Söke çarşısına sadece bankalarda işimiz varsa çıkıyoruz. Uzun çarşı olarak bildiğimiz istasyon caddesinde ki dükkanlarda neler satıldığını bilmeyenlerimiz var. İhtiyaçlarımızı AVM' lerden karşılıyoruz. Yemek yemiyor, telefonla sipariş veriyoruz. Bakkalları unuttuk zincir marketlerden alış veriş yapıyoruz. Akşam olduğunda herkes eğlenmek için Kuşadası'na gidiyor. Biz bunları yaptıkça Söke de kazanılan para maalesef dışarıya gidiyor.

İlçe belediye yönetimleri genel bütçeden o ilin ödediği vergi oranında katkı alır. Yani Söke belediyesinin Sökelilere hizmet için genel bütçeden alacağı paraya aslında yaptığımız harcamalarla biz karar veriyoruz. Söke'de ki kurumlar, işletmeler, ne kadar çok vergi verirse belediyenin alacağı pay o kadar artar ve Sökelilere daha iyi hizmet verebilir. AVM' lerden, zincir marketlerden ya da bol reklamlı yemek şirketlerinin vergi kayıtları Söke olmadığı için buralardan yaptığımız alış verişler de bizim yaptığımız harcamalar da, ödediğimiz vergiler de maalesef Sökelilerin kaybı olur.

Söke çarşısında dükkanı olan kişiler birilerimizin abisi, ablası, kardeşi, dostu, akrabası. Aldığımız üründe sorun yaşarsak muhatabımız belli ve üstelik pazarlık da yapabiliyoruz. Bu dükkanlara girmeden sattıkları ürünün ne kadar kaliteli olduğunu bilemeyiz. Söke'de ki lokanta esnafını biliyoruz, tanıyoruz. Mutfağını gezebilir, temizliğine verdiği önemi gözümüzle görebiliriz. Özellikle mahalle bakkallarımıza sahip çıkmamız gerekiyor ki bu işletmeler alt gelir guruplarının kurtarıcısıdır. Zincir marketlerde nakit ya da kredi kartı zorunludur ama mahallenizde ki bakkala " yanımda yok yarın vereyim" diyebilirsiniz. Burada STK ve kurumlara da dikkat çekmek istiyorum. Yemekli iş toplantılarınızı, kutlamalarınızı, toplu kahvaltı veya akşam yemeklerinizi yapabileceğiniz Söke de çok güzel yerler var. Bunları Kuşadası'nda yapmanıza gerek yok. Sevgili aileler bazen siz de dışarıda yemek yemek isteyebilirsiniz. Söke de gidebileceğiniz böyle onlarca yer var. Zincir lokantalara, zincir köftecilere gitmenize gerek yok. Bulamadıklarınızı çekinmeden esnaf arkadaşlarımıza söyleyin. Bir sonraki gidişinizde eksiğin giderildiğiniz göreceksiniz.

Şimdi gelelim konunun en önemli bölümü olan ekonomi kısmına. İnanın o gittiğiniz yerler ile Söke'de ki dükkanlar arasında ücret farkı yok. Hatta Sökeli esnaflarımızın ürünlerinin daha ekonomik ve kaliteli olduğunu söyleyebilirim.

Unutmayalım. Söke çarşısını canlı tuttuğumuz sürece hem biz kazanırız hem de Söke esnafı kazanır.

Bayrağımızı, istiklal marşımızı ve ülkemizi sevelim. Sevmeye de önce Söke'den başlayalım.

Sökeliyiz, Söke de yaşıyoruz, Söke de yaşayacağız. Başka Söke yok.

(Bir sonraki buluşmalarımızda bu konuya ve Söke ile ilgili konulara değineceğiz.)

Hoşça kalın, Güzelce kalın..

SABİH GÜZEL

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sokeolay.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.